Sahafın lugat manası; Arapça “suhuf” yani “sayfalar” kelimesinden gelmektedir. Tarihimizde sahaflık, her medeniyette olduğu gibi, pâyitahtlarda gelişmiştir. Türkiye’de 14-15.yy’da başlayan sahaflık, pâyitahtın değişimiyle önce Bursa sonrasında Edirne ve nihayetinde İstanbul’a kadar uzanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Semaniye Medresesi'nin kurulmasıyla birlikte sahafların genel merkezi İstanbul olmuştur.
İbrahim Müteferrika tarafından matbaanın ülkemize gelişi, okuma yazma oranlarının artışıyla birlikte artık yukarıda bahsedilen biçimde ortaya çıkan eser sayısında düşüş başlamıştır. O dönemlerde bahsi geçen eserlerin kıymeti katlanarak artmış ve sahaflar yine aynı eserlerin ticaretini yapmaya devam etmişlerdir.
Sahaflık mesleğinin o zamanlardaki iş tanımı bugünkünden daha farklı ve kapsamlıdır. O dönemlerde bir sahaf, müşterinin arzu ettiği kitabı; bir veya birden fazla müstensihe (yazarak çoğaltan kişi)
yazdırır, yani kitabı çoğalttırırdı. Bu işlem sırasında seçilen müstensihlerin yazılarının ve imlalarının
neredeyse birebir aynı olmasına dikkat edilir, kitap haline geldiğinde sayfalar arasında göze hitap eden bir bütünlük olması amaçlanırdı. Daha sonra, müstensihlerin yazmış olduğu sayfalar ilgili sahafa teslim edilirdi. Sahafın buradaki görevi teslim edilen sayfaları doğru şekilde derlemek ve sıralamaktır.
Bir sahafın bu düzenlemeyi yapabilmesi ve bağlamını bozmaması için kitap ve içeriği hakkında bilgi
sahibi olması hatta daha evvel kitabı okumuş bulunması gerekmektedir. Bu da dönemin sahaflarını
yüksek kültürlü ve bilgili, çok dil bilen kimseler haline getirmiştir. Sahaf tarafından düzenlenen bu
sayfalar formalar haline gelmiştir. Sonraki adım kitabın bir mücellide gönderilmesidir. Mücellit, kitabı
uygun biçimde ciltler. Eğer kitapta herhangi bir tezhip işlemi yapılmayacaksa, eser müşteriye teslime
hazır hale gelmiş bulunur. Son olarak hazırlanan eser yine sahafın eline geçer, son kontroller yapılır ve bir sorun görülmezse müşteriye takdim edilir ve ödeme alınırdı.
Yıllar içerisinde baskı kitap sayısı el yazma kitap sayısını geçmiş ve bu eserler çok kıymetli hale
gelmişlerdir. Sahaflar ise hem baskı hem el yazması tüm kitaplarını satışıyla ilgilenmeye devam
etmişlerdir.Günümüzde ise sahaf denince akla eski ve nadir bulunan kitap alan-satan kimseler gelmektedir. Artık el yazması eserleri bir sahaf dükkanında bulmak güç olsa da sahaflar, aynı duruşla kitap severler ile nadide eserleri buluşturmaya devam etmektedirler.